|
Resulullah Efendimizin, görünen bütün uzuvlarının şekli,
sıfatları, güzel huyları, tamam hayatı, bütün incelikleri ile, çok geniş ve
açık olarak, âlimler tarafından, senetleri, vesikaları ile yazılmıştır. Bunlara
(Siyer) kitapları denir.
Bu Hilye-i Saadet, büyük İslam âlimlerinden İmâm-ı Ahmed
Kastalânî hazretlerinin, Mevahib-i Ledünniyye ismindeki iki cilt kitabından
alınmıştır. Bütün kitaptan gençlere lüzumlu görülen kısımları, kısaca aşağıya
yazılmıştır :
Peygamber efendimizin mübarek yüzü ve bütün a’za-i şerifesi
ve mübarek sesi, bütün insanların yüzlerinden ve a’zasından ve seslerinden
güzel idi. Mübarek yüzü, bir miktar yuvarlak idi. Neşeli olduğu zamanda,
mübarek yüzü ay gibi nurlanırdı. Sevindiği, mübarek alnından belli olurdu.
Resulullah efendimiz, gündüz nasıl görürse, gece dahi öyle
görürdü. Önünde olanları gördüğü gibi, arkasında olanları dahi görürdü. Bunu
ispat eden yüzlerce hadise, kitaplarda yazılıdır. Gözde görme özelliği yaratan
Allahü Teâlânın, diğer uzuvda (organda) da yaratmaya gücü yeter.
Yana ve geriye bakacağı zaman, bütün bedeni ile dönüp
bakardı. Yeryüzüne nazarı, semaya bakmasından ziyade idi. Mübarek gözleri büyük
idi. Mübarek kirpikleri uzun idi. Mübarek gözlerinde bir miktar kırmızılık
vardı. Mübarek gözlerinin karası gayet siyah idi. Fahr-i âlem efendimizin alnı
açık idi. Mübarek kaşları ince idi. Kaşları arası açık idi. İki kaşı arasında
olan damar, hiddetlenince kabarır idi. Mübarek burnu gayet güzel olup, orta
yeri bir miktar yüksek idi. Mübarek başı büyük idi. Mübarek ağzı küçük değildi.
Mübarek dişleri beyaz idi. Mübarek ön dişleri seyrek idi. Söz söylediği
zamanda, sanki dişleri arasından nur çıkardı. Allahü Teâlânın kulları arasında
ondan daha fasih ve tatlı sözlü kimse görülmedi. Mübarek sözleri gayet kolay
anlaşılır, gönülleri alırdı ve ruhları cezb ederdi. Söz söylediği zaman,
kelimeleri inci gibi dizilirdi. Bir kimse saymak istese, kelimeleri sayılmak
mümkün idi. Bazen iyi anlaşılması için, üç kere tekrar ederdi. Cennette
Muhammed aleyhisselam gibi konuşulacaktır. Mübarek sesi, kimsenin sesinin
yetişemediği yere yetişirdi.
Peygamber efendimiz güler yüzlü idi. Tebessüm ederek
gülerdi. Gülerken, mübarek dişleri görünürdü. Güldüğü zaman, nuru duvarlar
üzerine ziya verirdi. Ağlaması da, gülmesi gibi hafif idi. Kahkaha ile
gülmediği gibi, yüksek sesle de ağlamazdı, amma mübarek gözlerinden yaş akar,
mübarek göğsünün sesi işitilirdi. Ümmetinin günahlarını düşünüp ağlardı ve
Allahü Teâlânın korkusundan ve Kur’an-ı kerimi işitince ve bazen de namaz
kılarken ağlardı.
Resulullah efendimizin mübarek parmakları iri idi. Mübarek
kolları etli idi. Mübarek avuçlarının içi geniş idi. Bütün vücudunun kokusu,
miskten güzel idi. Mübarek bedeni, hem yumuşak, hem de kuvvetli idi. Enes bin
Malik diyor ki, Resulullaha on sene hizmet ettim. Mübarek elleri ipekten
yumuşak idi. Mübarek teri miskten ve çiçekten daha güzel kokuyordu. Mübarek
kolları, ayakları ve parmakları uzun idi. Mübarek ayaklarının parmakları iri
idi. Mübarek ayaklarının altı çok yüksek olmayıp, yumuşak idi. Mübarek karnı
geniş olup, göğsü ile karnı beraber idi. Omuz başının kemikleri iri idi.
Mübarek göğsü geniş idi. Resulullahın kalb-i şerifi, nazargâh-ı ilahi idi.
Resulullah efendimiz çok uzun boylu olmayıp, kısa dahi değil
idi. Yanına uzun bir kimse gelse, ondan uzun görünürdü. Oturduğu zaman, mübarek
omuzu, oturanların hepsinden yukarı olurdu.
Mübarek saçları ve sakallarının kılı çok kıvırcık ve çok düz
değil, yaradılışta ondüle idi. Mübarek saçları uzundu. Önceleri kakül
bırakırdı, sonradan ikiye ayırır oldu. Mübarek saçlarını bazen uzatır, bazen de
keser, kısaltırdı. Saç ve sakalını boyamazdı. Vefat ettiği zamanda, saç ve
sakalında ak kıl, yirmiden az idi. Mübarek bıyığını kırkardı. Bıyıklarının
uzunluğu ve şekli, mübarek kaşları kadar idi. Emrinde hususi
berberleri var idi.
Resulullah efendimiz misvakını ve tarağını yanından
ayırmazdı. Mübarek saçını ve sakalını tararken aynaya nazar eylerdi. Geceleri
mübarek gözlerine sürme çekerdi.
Kâinatın efendisi (sallallahü aleyhi ve sellem) önüne
bakarak, süratle yürürdü. Bir yoldan geçtiği, güzel kokusundan belli olurdu.
Peygamber efendimiz kırmızı ile karışık beyaz benizli olup,
gayet güzel, nurlu ve sevimli idi. Bir kimse, Peygamber “aleyhissalatü
vesselam” siyah idi dese, dinden çıkar.
Güzel huyların hepsi Resulullah efendimizde toplanmıştı.
Güzel huyları, Allahü teâlâ tarafından verilmiş olup, çalışarak, sonradan
kazanmış değil idi. Bir müslümanın ismini söyleyerek, hiçbir zaman lanet
etmemiş ve asla mübarek eli ile kimseyi dövmemiştir. Kendi için, hiçbir şeyden
intikam almamıştır. Allah için intikam alırdı. Akrabasına, Eshabına ve
hizmetçilerine tevazu ederek, iyi muamele eylerdi. Ev içinde çok yumuşak ve
güler yüzlü idi. Hastaları ziyarete gider, cenazelerde bulunurdu. Eshabının
işlerine yardım eder, çocuklarını kucağına alırdı. Fakat, kalbi bunlarla meşgul
değildi. Mübarek ruhu melekler âleminde idi.
Resulullah efendimizi ansızın gören kimseyi korku kaplardı.
Kendisi yumuşak davranmasaydı, Peygamberlik hallerinden, asla kimse yanında
oturamaz, sözünü işitmeye takat getiremezdi. Halbuki, kendisi, hayasından,
mübarek gözleri ile kimsenin yüzüne bakmazdı.
Peygamber efendimiz, insanların en cömerdi idi. Bir şey
istenip de, yok dediği görülmemiştir. İstenilen şey varsa verir, yoksa, cevap
vermezdi. O kadar iyilikleri, o kadar ihsanları vardı ki, Rum imparatorları,
İran şahları, o kadar ihsan yapamadılar. Fakat kendisi sıkıntı ile yaşamayı
severdi. Öyle bir hayat yaşıyordu ki, yemek ve içmek hatırına bile gelmezdi.
Yemek getirin yiyelim veya falanca yemeği pişiriniz buyurmazdı. Yemek
getirirlerse yer, her ne meyve verseler kabul ederdi. Bazen aylarca az yer,
açlığı severdi. Bazen de çok yerdi. Yemeği üç parmakla yerdi. Yemek sonunda su
içmezdi. Suyu otururken içerdi. Başkaları ile yemek yerken, herkesten sonra el
çekerdi. Herkesin hediyesini kabul ederdi. Hediye getirene karşılık olarak, kat
kat fazlasını verirdi.
Çeşitli elbise giymek âdet-i şerifesi idi. Yabancı devlet
elçileri gelince süslenirdi. Yani kıymetli ve nefis elbise giyerek, güzel
yüzünü gösterirdi. Yüzüğünü mühür olarak kullanırdı. Yüzüğü üzerinde (
Muhammedün Resulullah ) yazılı idi. Yatağı deriden olup, içi hurma ağacı
iplikleri ile dolu idi. Bazen bu yatak üzerine, bazen yere serili deri üzerine,
bazen de, hasır veya kuru toprak üzerine yatardı. Mübarek avucunun içini sağ
yanağının altına koyup, sağ yanı üstüne yatardı.
Resulullah efendimiz, zekat malı almaz, çiğ soğan ve
sarmısak gibi şeyler yemez ve şiir söylemezdi.
Server-i âlem efendimizin mübarek gözleri uyur, kalb-i
şerifi uyumazdı. Aç yatıp tok kalkardı. Asla esnemezdi. Mübarek vücudu nurani
olup, gölgesi yere düşmezdi. Elbisesine sinek konmaz, sivrisinek ve diğer
böcekler mübarek kanını içmezdi. Allahü teâlâ tarafından Resulullah olduğu
bildirildikten sonra, şeytanlar göklere çıkarak haber alamaz ve kâhinler
söyleyemez oldu.
|
Hilye-i Saadet / Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) Görünüşü, Tanınması
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder