Naat / Kaside / Şiir

Naat

> Arif Nihat Asya

Seccaden kumlardı… / Devirlerden diyarlardan / Gelip göklerde buluşan / Ezanların vardı! / Mescit mü-min, minber mü-min / Taşardı kubbelerden / Tekbir, dolardı kubbelere / “amin” / Ve mübarek geceler, dualarımız, / Geri gelmeyen dualardı… / Geceler, ki pırıl pırıl, / Kandillerin yanardı! / Kapına gelenler, ya Muhammed, / Uzaktan yakından, / Mü-min döndüler kapından!
Devamı >>>

Küçük Na't

> Sezai Karakoç

Göz seni görmeli, ağız seni söylemeli / Hafıza seni anmak ödevinde mi? / Bütün deniz kıyılarında seni beklemeli / Sen Eskimoların ısınması sevgililer mahşeri / Aklım yeni bir akıldır çiçeklerden / Mantığım mantığın üstünde yeni / İçimde Nuh’un en yeni tufanı / Dünyaya ayak basıyorum yeniden / Göz seni görmeli ağız seni söylemeli / Bütün deniz kıyılarında seni beklemeli / Yüzlerce yıl geçiyor belki bir bulut geçiyor...
Devamı >>>

Kasîde-i Bürde - İmam Bûsîrî

> Çeviri : Sezai Karakoç > İslam'ın Şiir Anıtları'ndan

Selem ağaçlarını mı, ordaki dostları mı andın ki birden / Gözbebeğin kanlandı, gözyaşın aktı kırmızı kırmızı.. / Yoksa bir yel mi esti Kâzime yönünden; / Yoksa Eden Dağı’nın üstünde, kapkaranlık  gecede şimşek mi çaktı?.. / Gözlerine ne oldu ki, “dur ağlama” desen coşar ırmak olur; / Ya kalbine ne dersin, “yetiş huzur” dedikçe artar acısı gamı.. / Aşk gizli kalır mı kimseden, niçin aldatır kendini insan? / Gönül yanıp dururken, gözden akarken çeşme gibi gözyaşı...

Kasîde-i Bürde - İmam Bûsîrî

> Çeviri : Prof. Dr. Mahmut Kaya - Kasîde-i Bürde'yi Türkçe Söyleyiş'den
Hasret ateşine yanmaktan mıdır / Aşkın neşesine kanmaktan mıdır / Selemli dostları anmaktan mıdır / Kanlı gözyaşları akar gözünden / Öyle içlisin ki gören şaşıyor / Dur dedikçe gözyaşları taşıyor / Kendine gel desen kalbin coşuyor / Ağlasan inlesen de yeridir / İnsan değil bu aşk dağlar eritir / Resul haz duyardı gece kalkmaktan / Hakkın huzurunda fazla kalmaktan / Ayaklar şişerdi namaz kılmaktan / Yazık bana yazık aykırı gittim...
Devamı >>>


Bir Gece

Mehmet Akif Ersoy

On dört asır evvel yine bir böyle geceydi / Kumdan ayın ondördü bir öksüz çıkıverdi / Lakin o ne hüsrandı ki hissetmedi gözler / Halbuki kaç bin senedir bekleşmedelerdi / Nerden görecekler göremezlerdi tabi / Bir kere zuhur ettiği çöl en sapa yerdi / Bir kere de ma’mure-i dünya o zamanlar / Buhranlar içindeydi bugünden de beterdi / Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta / Dişsiz mi bir insan onu kardeşleri yerdi / Fevza bütün afakını sarmıştı zeminin / Salgındı bugün Şark’ı yıkan tefrika derdi / Derken büyüyüp kırkına gelmişti ki öksüz...
Devamı >>>

Yağmur

> Nurullah Genç

Vareden'in adıyla insanlığa inen Nur / Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından / Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur / Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından / Rahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayat / En müstesna doğuşa hamiledir kainat / Yıllardır boz bulanık suları yudumladım / Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları / Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım / Hasretin alev alev içime bir an düştü / Değişti hayel köşküm, gözümde viran düştü / Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde / Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü...
Devamı >>>


Su Kasidesi

> Fuzuli
Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su / Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su / (Ey göz! Gönlümdeki (içimdeki) ateşlere göz yaşımdan / su saçma ki, bu kadar (çok) tutuşan ateşlere su faydavermez.) / Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem / Yâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâra su / (Şu dönen gök kubbenin rengi su rengi midir; yoksa / gözümden akan sular, göz yaşları mı şu dönen gök / kubbeyi kaplamıştır, bilemem..) / Zevk-ı tîğundan aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk / Kim mürûr ilen bırağur rahneler dîvâra su / (Senin kılıca benzeyen keskin bakışlarının zevkinden / benim gönlüm parça parça olsa buna şaşılmaz. Nitekim / akarsu da zamanla duvarda, yarlarda yarıklar meydanagetirir.)...

Şemâil

> Hayreddin Karaman
Ne uzun ne kısa kararında boy / Soyu İbrahim’den, ne asil bir soy / Saçları hoş, siyah, dalgalı bir koy / Kemâlini giydir beni benden soy / Varlığın ma’şuku cemâlin göster / Bu kul varlığından soyunmak ister / Güneş pervanesi o güzel yüzün / Nûrundan ışığı vardır gündüzün / Solmaz bir gül rengin ne kış, ne güzün / Tecellî ediyor yüzünde özün / Hasretim, yanarım yüzünü göster / Kölen bu devletle avunmak ister / Simsiyah gözlerin âhu misalin / Daim Hakk’a bakar, her an visalin / Beyazı ölçüsü gözde kemâlin / Kaşların sûreti gökte hilâlin / Râzıyım rüyada yüzünü göster / Âşık ma’şukuna can sunmak ister...
Devamı >>>


Sakın Terk-i Edebden

> Nâbî
Nâbî, 1678 senesinde sultandan izin alarak, hacca gitmek için yola çıktı. Hac kâfilesi Osmanlı devlet ricâlinden meydana geliyordu. Hicaz yollarında, Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) aşkından dolayı, Yûsuf Nâbî hiç uyumadı. Medîne'ye yaklaştıkları bir gece, kâfiledeki bir devlet büyüğünün ayaklarını kıbleye doğru uzatarak uyuduğunu gören Nâbî, yetkiliyi uyandıracak bir sesle şu nâtı söyledi. / Sakın terk-i edebden, kûy-i mahbûb-i Hudâ'dır bu! / Nazargâh-i ilâhîdir, Makâm-ı Mustafâ'dır bu. / Habîb-i Kibriyânın hâb-gâhıdır fazîletde, / Tefevvuk-kerde-i arş-ı cenâb-ı Kibriyâ'dır bu. / Bu hâkin pertevinden oldu deycûr-i âdem zâil, / İmâdın açdı mevcûdât dü çeşmin tûtiyâdır bu...
Devamı >>>

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder